Ulusal Bilimler
Akademisi Tutanakları’nda bu hafta yayınlanan bir bildiriye göre araştırmacılar,
-atmosferde 1 ila birkaç on yıl arası yerini koruyan kısa ömürlü bileşenlerden
kaynaklanan- metan, kloroflorokarbonlar gibi sera gazlarının kirlilik
atmosferden temizlendikten sonra yüzlerce yıllık deniz seviyesi yükselmelerine
sebep olabileceğini söylüyor.
Simon Fraser Üniversitesi ve Massachusetts
Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, Dünya’nın
sera gazlarını atmosfere salmayı tamamen durdurduğu bir gün gelse bile, kıyı
bölgeleri ve ada ülkeleri, yüzyıllar sonra bile deniz seviyesi yükselmelerine
maruz kalmaya devam edecek.
“Deniz seviyesinin biraz üzerinde olan Tuvalu gibi ülkeleri düşünecek olursanız, merak edilen soru bu ülkeler
kötü sona gelmeden önce ne kadar emisyon yayılabileceğidir. Hemen yarın tüm
emisyonları salmayı bıraksak/durdursak bile, çoktan kötü kaderleri çizildi mi?”
diyor Massachusetts teknoloji Enstitüsü’nde Atmsferik Kimya ve İklim Bilimi profesörü, yardımcı yazar Susan Solomon. “İklim değişikliğinin ne zaman son
bulacağını ve deniz seviyesinin daha ne kadar yükseleceğini anlamak için de
bunlar ayrı bir nedendir.”
Kısa Süre Kalıp, Uzun Süreli Etki
Solomon’un çalışması da dahil birçok grup
tarafından yapılan güncel çalışmalar gösteriyor ki; karbon dioksitin
insan-kaynaklı olan emisyonları tamamen durdurulsa dahi, onlarla ilişkili olan
atmosferik ısınma ve deniz seviyesi yükselmesi 1000 yıldan fazla daha devam
edecek. –Temelde insanların zaman ölçeği üzerinde geri döndürülemez olan- bu
etkiler, karbondioksitin alıkonma süresinden dolayıdır: Sera gazları baca ve
borulardan salındıktan sonra yüzyıllar boyunca atmosferde kalabiliyor.
Karbon dioksitin tersine metan,
kloroflorokarbonlar gibi diğer sera gazları çok daha kısa yaşam süresine
sahiptirler. Bununla birlikte, yapılan önceki çalışmalar bunların deniz
seviyesi yükselmesi üzerindeki uzun-süreli etkilerinin ne olduğunu tam olarak
belirleyememiştir. Bu soruyu cevaplamak üzere Solomon ve arkadaşları on, yüz ve
bin yıllar sonraki iklim değişikliklerini bulmak için -okyanus ve atmosfer
dolaşımını temsil eden- EMIC(orta karmaşıklıkta topraklama sistemi) modelini
kullanarak bir dizi iklim senaryoları geliştirmişler.
Bu model ile takım, -karbon dioksit, metan,
kloflorakarbonlar ve hidroflorokarbonların insan-kaynaklı emisyonlarına
karşılık olarak- ortalama küresel sıcaklık ve deniz seviyesi yükselmesini hesaplamıştır.
Araştırmacıların karbon dioksitle ilgili
tahminleri diğerlerinin tahminleri ile örtüşmüş ve göstermiştir ki; Dünya 2050
yılından itibaren karbon dioksit salgılamayı durdursa dahi, gazın % 50’sinden
fazlası sonraki 750 yıl daha atmosferde kalacaktır. Karbon dioksit emisyonla
salınımları son bulduktan sonra bile deniz seviyesi artmaya devam edecektir.
Solomon’a göre bunun sebebi “okyanus durgunluğu”ndan
kaynaklanıyor: Dünya, -karbondioksit daih- sera gazlarından dolayı ısındıkça
sular da ısınıp, yayılıyor ve deniz seviyelesinin artmasına sebep oluyor. Kısa-ömürlü
fazlardan kaynaklanan ekstra okyanus ısınmasını gidererek sonuç olarak deniz
seviyesini azaltmak, son derece yavaş bir prosestir.
“Isı okyanusa girdikçe, derinlere ve daha
derinlere iner ve sürekli bir termal genleşme ortaya çıkar.” diye açıklıyor
Solomon. “Sonra da atmosfere geri transfer edilmek zorunda kalır ve serinlemesi
için bu ısının uzaya geri ihraç edilmesi gerekir ve bu da yüzyıllar süren çok
yavaş bir prosestir.
ENGELLEMEK
Bir iklim modelleme senaryosunda, araştırmacılar -Dünya’nın
şu anki seviyede emisyon salgılamaya devam edeceği varsayımı ile 2050, 2100 ve
2150 yıllarında- deniz seviyesinin çeşitli metan emisyon senaryolarına cevaplarını
değerlendirmişlerdir.
Üç ayrı senaryoda, metan gazı atmosferden çabucak
temizlenmiş ve onunla ilgili atmosferik ısınma benzer bir oranda azaltılmıştır.
Bununla birlikte metan daha sonraki yüzyıllarca yıl deniz seviyesi yükselmesine
katkıda bulunmaya devam etmiştir. Üstelik araştırmalarına göre, Dünya metan
emisyonlarının azalmasını bekledikçe, denizler yüksek kalmaya daha uzun süre
devam edecektir.
“Şaşırtıcı bir şekilde, 10 yıllık yaşam ömrüne
sahip bir gaz, kalıcı deniz seviyesi değişimlerine sebep olabilmektedir,” diyor
Solomon. “Bu yüzden yalnızca emisyon salgılamayı durdurarak her şeyi sanayileşme
öncesi duruma getiremezsiniz. Bununla çok uzun bir süre yaşayacaksınız.”
Araştırmacılar analizlerinde bir umut ışığı da
bulmuşlardır. Kirliliklerle ilgili geçmiş mevzuatların deniz seviyesi
yükselmesi üzerine belirgin bir etkisi olup olmadığını merak ederek
araştırmacılar belki de en başarılı global iyileştirme çabası olan -1989
yılında 197 ülke tarafından kabul edilmiş uluslar arası bir antlaşma- ve dünya
çapında ozon tabakasını incelten bileşenlerin emisyonlarını etkili bir şekilde
engelleyen Montreal Protokolü’ne odaklanmışlardır.
Cesaret verici bir şekilde, araştırmacılar
Montreal Protokolü’nün -kloroflorokarbonlar gibi kirleticileri kullanımdan
kaldırarak ozon tabakasını koruma üzerine dizayn edilmişken- aynı zamanda
yükselen denizleri durdurmaya da yardım ettiğini bulmuşlardır. Montreal
Protokolü onaylanmış olmasaydı ve ülkeler kloroflorokarbonları atmosfere
salgılamaya devam etseydi, 2050 yılı itibariyle Dünya 6 inç (=15,24 cm)
fazladan deniz seviyesi yükselmesine maruz kalmış olacaktı.
“Böylesine bir fark oldukça dikkate değer,” diyor
Solomon ve ekliyor; “Bu, Montreal Protokolü’nün neden dünya için yapılmış
oldukça iyi bir şey olduğunun bir diğer muazzam göstergesidir.”
Bildirilerinin sonunda araştırmacılar küresel
ısınmayı durdurmak için yapılan çabaların yükselmiş denizleri çabucak tersine
çevirmesinin beklenmemesini ve deniz seviyesi yükselmesinin uzun-dönemli
etkilerinin ciddi bir şekilde düşünülmesi gerektiğine dikkat çekmiştir: “Bu
çalışmanın ana politikası, deniz seviyesi yükselmelerinin kalıcı doğasının
önceden yapılan azaltma çabalarının önemini arttırdığıdır.”
Kaynak: Massachusetts
Teknoloji Enstitüsü
Yazının orijinali için tıklayınız: https://www.sciencedaily.com/releases/2017/01/170109190325.htm
Türkçe Çeviri: http://dunyaninyesili.blogspot.com.tr/