Playlist

22 Mart 2017 Çarşamba

Dünya Su Günü: 2040 Yılı İtİbarİyle Her 4 Çocuktan Biri Su KıtlıĞına Maruz Kalacak!

(Kuzey Darfur eyaletinde küçük bir çocuğun tuttuğu su şişesine su dolduran 
Sudanlı bir kadın. 20 yıl içerisinde 600 milyon çocuk, şiddetli su stresine
sahip bölgelerde yaşıyor olacak. Fotoğraf: Ashraf Shazly/AFP/Getty Images)

Birleşmiş Milletler’e göre küresel ısınmanın bir sonucu olarak 2040 yılı itibariyle dünyadaki her 4 çocuktan biri su kaynakları bakımından son derece sınırlı bölgelerde yaşıyor olacak.

20 yıl içinde 600 milyon çocuk aşırı su stresine sahip yerlerde, kullanılabilir su için büyük bir yarış içerisinde olacak. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’e göre en fakir ve en büyük dezavantaja sahip olan ülkeler en büyük sıkıntıyı çekecek.

Kuraklık koşulları ve tartışmaları Etiyopya, Nijerya, Somali, Güney Sudan ve Yemen’in bazı bölgelerinde ölümcül su kıtlığını beraberinde getiriyor. UNICEF, Etiyopya’da bu yıl 9 milyondan fazla insanın güvenilir içme suyundan yoksun kalacağını tahmin ediyor. Güney Sudan, Nijerya, Somali ve Yemen’de yaklaşık 1,4 milyon çocuğun ağır beslenme bozukluğundan kaynaklı ölüm riski ile yüz yüze gelmesi an meselesi…

“Gelecekte Susuzluk: Değişen İklimde Su ve Çocuklar” adlı rapor, tükenen güvenilir su kaynaklarından dolayı çocukların yaşamlarına ve refahlarına olan tehditlere ve hangi iklim değişiklerinin bu riskleri hangi yollarla şiddetlendirdiğini incelemiştir.

Raporun yazarlarından Nicholas Rees’e göre sanayileşme ve demografik değişmeler tüketimi artırıyor ve güney Asya ile Orta Doğu bundan özellikle etkilenecek. “Talebin mevcut sudan aşırı derecede yüksek olduğu durumda su stresi artacaktır. Hızlı kentleşme bölgelerinde artacak ve bunu Sahra Altı Afrika’da ve Asya’da zaten görüyoruz.” demiştir.

Bugün yayınlanan bir başka rapor ise İran’ın eşi benzeri görüşmemiş bir su krizi ile boğuşmakta olduğunu ve bölgesel siyasi meseleler ya da terörden ziyade kendi çevresel değişimlerinden kaynaklı çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu belirtmiştir. Londra kaynaklı Small Media Sivil Toplum Örgütü’nün yapmış olduğu bu çalışma, yaklaşan on yıllarda bu eksikliklerin ülkenin büyük tarım(?) alanlarını neredeyse-yaşanmaz alanlara dönüştürebileceğini söylemiştir.

 “İran, modern tarihinde eşi görülmemiş bir su kriziyle yüzleşmektedir. Göller ve nehirler kurumakta, kuraklık artmakta ve İran’ın en derin yeraltı su rezervleri bile İran’ın büyüyen popülasyonu ve suya aç tarım sektörü tarafından çekilmektedir,” denmiştir raporda.

 “Meydana gelen toprak erozyonu ülke genelindeki ormanların tahribatını hızlandırmakta ve toz fırtınalarına ve hava kirliliğinde keskin bir yükselişe katkıda bulunmaktadır.”

Ekosistemlerin bazı türlerin soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya gelmesiyle çöktüğü uyarısında bulunmuştur. Ülkenin en geniş gölü olan Urmiye Gölü, UNESCO tarafından koruma altına alınan bir biyosferdir: rapor, 1970li yıllardan beri gölün -sıklıkla yaşanan kuraklıklar ve kötü bir şekilde hayata geçirilen su yönetim politikalarından dolayı- büyüklüğünün %12’sini kaybettiğini belirtmiştir.

Birleşmiş Milletlerin hazırladığı rapora göre, dünya çapında 36 ülke -su talebinin yenilenebilir, yararlanılan su kaynaklarının çok üzerinde olduğu zaman ortaya çıkan- su stresinin yüksek seviyeleriyle yüzleşmektedir. Artan sıcaklıklar, yükselen deniz seviyeleri, artan seller, kuraklıklar ve eriyen buzullar su kalitesini ve kullanılabilirliğini etkilediği gibi sıhhi tesisatları da etkilemektedir.

İklim değişikliğinin çocukların yaşamları üzerindeki etkisini kontrol altına almaya yardımcı olmak için uygun bir dizi tavsiye oluşturan rapora göre iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki etkisi kaçınılmaz değildir. Bu tavsiyeler, diğer su ihtiyaçları ve su kaynaklarını kullanan topluluklardan önce en korunmasız/güvencesiz olan çocuklara güvenilir suyun ulaştırılması adına hükümete bir öncelik sıralaması için çağrıda bulunmaktır.

“Çocuk ölümlerini azaltmak istiyoruz. Amaç budur. Fakat onların yüzleştikleri çevresel tehditleri adres göstermeden çocuk ölümlerine bir son veremeyiz,” demiştir Rees.

 “Onların hastalıklara karşı olan hassasiyetlerine odaklanıyoruz ancak aynı zamanda geniş çevresel riskleri adres göstermezsek yetersiz kalırız. İklim değişikliği çoğunlukla –bir sel, yükselen deniz seviyeleri vb.- suda bir değişim olması yoluyla hissedilir ve iklim değişikliğinin etkisi çoğunlukla su yoluyla ilk olarak çocuklar tarafından hissedilir.”

Sivil Toplum Örgütü Wateraid, korunmasız kırsal kesimlerde yaşayan toplulukların temiz suya ulaşmak için mücadelelerinin şiddetli hava koşulları ve iklim değişikliği ile nasıl yoğunlaştığıyla ilgili bulgular yayınlamıştır.

En hızlı büyüyen ekonomilerden birisi olan ve dünya popülasyonun neredeyse 5’te 1’ine ev sahipliği yapan Hindistan yıllık WaterAid araştırmalarında kırsal alanlarda temiz suya ulaşmadan yaşayan en fazla insana sahip ülke olarak yer almıştır: 63 milyon!

In terms of those making progress, the report said, Paraguay has achieved the biggest improvements in getting water to rural dwellers. More than 94% of its rural population now has access to safe water, compared with 51.6% in 2000.

Gelişme kaydedenler açısından rapor, Paraguay’ınn taşra sakinlerine suyu ulaştırmada en büyük gelişmeye ulaştığını belirtmiştir. 2000 yılında %51,6 olan oranla karşılaştırıldığında taşra popülasyonunun %94’ünden fazlası artık güvenli suya ulaşmıştır.

(Madagascar, Miarinarivo köyüne su taşıyan kadınlar. Ülkenin kırsal toplumlarının 
% 65’i temiz sudan  yoksun yaşıyor. Fotoğraf: Ernest Randriarimalala/WaterAid)
Papua Yeni Gine, Madagaskar ve Mozambik, taşra sakinlerine temiz suyu ulaştırmada en kötü performansı sergileyen ülkeler arasında.

WaterAid’in baş yöneticisi, Barbara Frost raporda geçen ülkelerin çoğunun çoktandır şiddetli kasırgai sel ve kuraklıklara maruz kaldığını belirtmiştir. 
“Uzak konumlarından dolayı ötekileştirilen ve temel hizmetler için gereken yatırımdan devamlı yoksun bırakılan kırsal toplumlar bu tür olayların en büyük sıkıntılarına katlananlar olmaktadır,” demiştir.
WaterAid, uluslar arası ve ulusal liderleri güvenli suya ve sıhhi tesisata ulaşma amacını da içeren sürdürülebilir gelişme amaçlarını görüşmek üzere söz vermeye çağırıyor.


Yazının orijinaline göz atmak için tıklayınız: 

Devamını Oku »

11 Mart 2017 Cumartesi

SIFIR-ATIK YAŞAM TARZI İÇİN BİR REHBER!

Evinizin her yanındaki çöp bidonlarının içeriğini değerlendirmek için bir dakikanızı ayırın. Bu en keyifli aktivitelerden biri olmasa da bunu yapmak yeryüzünde daha sağlıklı, daha yağsız ve daha hafif yaşamaya başlamanız için ihtiyacınız olan bilgileri size sunabilir. Hatta uzun vadede para biriktirmenize bile yardımcı olabilir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre siz de birçoğumuz gibiyseniz günde 1.98 kg çöp üretiyorsunuz. Bu da 4 kişilik bir aile için günlük yaklaşık 8 kg çöp –resmi olarak “kentsel katı atık”-  demektir ve yıllık 2890 kg ile sonuçlanır.

Atık sahasına gidecek çöpü en aza indirmeyi amaçlamak anlamına gelen “sıfır-atık yaşam tarzı” bir naylon poşetin atık sahasında ayrışması için 1000 yıl gerektiğini göz önüne alır. Çöpünüze baktığınız zaman, muhtemelen geri dönüştürülebilir, yeniden kullanılabilir ya da başka bir amaç için kullanılabilir atıklar bulacaksınız. Sıfır-atık yaşam tarzı için bir kez heves duymaya başlarsanız ilk olarak alışveriş alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçirecek ve evinize gereksiz ambalaj ve eşyaların miktarını azaltacaksınız. Tecrübeli ya da yeni başlayan bir sıfır-atıkçı olarak daima öğrenmenin ve kendini geliştirmenin yolları vardır. Tüm prosesesin akış çizgisini izlemek için basit bir rehber burada sizlerle!

Sıfır Atık’ın Temel Prensipleri
Atığını azaltma konusunda karar vermiş birisi çabucak 3-R konusunda uzman olabilir:
  • Reduce (Azalt),
  • Reuse (Yeniden kullan),
  • Recycle (Geri dönüştür).

(flickr.com/photos/zippypins)

Diğer R’leri de göz önünde bulundurmanızda fayda var:
  • Rethink (Sıfır-atık ile ilgili olarak satın alacağınız her şey için yeniden düşünün).
  • Repair (Bozulan elektronik ve diğer aletlerinizi çöpe atıp atık sahasına göndermek yerine tamir edin ya da ettirin.)
  • Repurpose (Kullanılabilir aletler yardımıyla eskiyi yeniye çevirerek başka amaçlar için kullanılabilir hale getirin.)
  • Rescue (Komşunuzun çöp konteynırında bulunan hala-kullanılabilir olan malzemeleri –kendisinden izin alarak- kurtarın.)

Başlamak için ihtiyaç duyacağınız şeyler burada:
  1. Geri Dönüşüm Kutuları: Mümkün olduğu kadar çok şeyi geri dönüştürmek, başlamak için güzel bir noktadır. Nelerin kabul edildiğini ya da gerekli olduğunu öğrenmek için, bağlı olduğunuz belediyenin geri dönüşüm programını kontrol edin. Neleri geri dönüştürüp neleri geri dönüştüremeyeceğinizi öğrenmek satın almak kararlarınızı da kuvvetle muhtemel etkileyecektir. Örneğin eğer ki bulunduğunuz bölgede plastiği geri dönüştürmek zorsa bunun yerine karton ya da cam kutulu ürünler satın almaya başlayın.
  2. Mutfak Kompostlayıcısı: Yalnızca yiyecek atıklarınızın büyük bir kısmını değil aynı zamanda ham kağıt, kompostlanabilir kutu ve ambalajlarınızı da kompost yapımı için kullanabilirsiniz. Genel olarak, iç mekanda bir “kompost kutusu” bulundurmak, sonrasında bunları dış mekandaki kompost kutusuna ya da eğer varsa belediyenin kompost programına aktarmak iyi bir yaklaşım olacaktır.
    (all-green.co.uk)
  3. Depo: Yeniden kullanmayı, başka bir amaç için kullanılabilir hale getirmeyi, bağışlamayı ya da satmayı planladığınız malzemeler için bir yer ayırabilirsiniz. Duvarınıza monte edeceğiniz bir grup raf ya da hatta seyyar bir rafta ya da bir dolap ya da garajınızda bir biriktirme işlemi ile bu faaliyetiniz saat gibi işleyebilir.

Mutfakta Sıfır-Atık
Mutfağınız evinizin en sıcak ve en samimi yeridir. Aynı zamanda en çok atık sahası-çöpü üretilen yeridir. Aşağıda kaçınılması gerekenlerin, kolay ve uygulanabilir çözümlerin genel bir taslağı vardır.

Plastik Saklama Kaplarını Terk Edin!
EPA’ya göre 2012 yılında Amerikalılar 14 milyonunu plastik kutular ve ambalajlar oluşturduğu 32 milyon ton plastik atığı üretmiştir. Plastikler 1960 yılında kentsel katı atığın yalnızca %1 iken olan bu oran neredeyse %13’lere ulaşmıştır. Oysa ki her boyut ve şekilde üretilen cam ve paslanmaz çelik kutular temizlenebilir ve tekrar tekrar kullanılıp kolayca taşınabilir. Örneğin boşalmış makarna sosu kavanozunuz, ev yapımı çorba ya da yemeğiniz için harika bir saklama kabı olabilir. Kullandığınız tüm yiyecek kaplarını toptan şekilde satın aldığınız bezlerle azaltın. Plastik poşetler kullanmak yerine çoğu toptancılardan alabileceğiniz kendi bez ya da file çantalarınızı yanınızda getirebilirsiniz.

Plastik Poşetlerden Kaçının!

(greece.greekreporter.com)
ABD’de çok sayıda belediye, market ve diğer işletmelerdeki ince, tek kullanımlık plastik torbaları yasaklamıştır. Kaliforniya bu yasağı eyalet çapında gerçekleştiren ilk yerdir. Başka hiçbir şey yapmasanız bile bezden, fileden ya da geri dönüştürülebilir plastikten üretilmiş büyük alışveriş çantalarından kullanmaya başlayın. Satın almak ve aldıklarınızı muhafaza etmek için tekrar kullanılabilir poşetlerden de yararlanabilirsiniz. Geri dönüştürülemeyen plastik poşet kullanımınızı azaltmak için birçok yol vardır: Öğle yemeğinizi paketlemek için, küçük bez çantaları ya da FSC sertifikalı, klor içermeyen, sürdürülebilir sandviç kutularından yararlanın; dondurulmuş şeyleri saklamak için yeniden kullanılabilir cam kavanozları; plastik streç filmler yerine kapaklı cam ya da paslanmaz çelik kutulardan kullanın.


Tek Kullanımlık Kağıt Ürün Kullanımını Azaltın!

Kağıt havlu, peçete, kağıt tabak, bardak ve diğerleri olmadan yaşamak sandığınızdan daha kolay. Kağıt havlu ve peçeteler yerine yeniden kullanılabilir bezleri tercih edin. Kağıt havlular gibi rulo şeklinde koparılarak kullanılan bezleri de tercih edebilirsiniz.

                  











Ya da direk eski tip bez el bezi ve mutfak havlularını kullanabilirsiniz. Çok çabuk bir şekilde tasarruf ettiğinizi göreceksiniz. Organik bez peçeteleri de birçok perakendeciden temin edebilirsiniz.

Geri dönüştürülemeyen kağıttan ya da potansiyel olarak toksik köpük tabak ve bardakların kullanımından kaçınınız. Bunlar yerine tekrar kullanılabilir tabak çanakları kullanın. Tek kullanımlık seçeneklere ihtiyaç duyarsanız sertifikalı olarak kompostlanabilir olduğu üzerinde belirtilen kağıt tabak, kase, bardak ve peçeteler kullanın.

Yiyecek Atığını Minimuma İndirin!
Çoğu Amerikalı aile, şaşırtıcı bir şekilde oran olarak satın aldıkları 4 alışveriş poşetinden birini çöpe atıyor, bu da aile başına yıllık 1350$’a mal olan bir yiyecek atığına sebep oluyor. 2012 yılında 36 milyon tondan fazla yiyecek atığı üretildi. Bilinçli bir şekilde alışveriş yaparak, kalanları yeniden hayata döndürerek, yiyecek artıklarını ve sosları başka amaçlar için kavanozlarda biriktirerek yiyecekleri ve onları üretmek ve dağıtmak için kullanılan kaynakları koruyun. Yiyecek bozulma oranlarını hesaba katan ileri düzey bir öğün planlaması ile yiyeceğe ayırdığınız bütçeyi idareli kullanabilirsiniz(http://yemekatlasi.com/2011/gida-saklama-sureleri vb. web sitelerinden bu konuda yararlanabilirsiniz).

Tek porsiyonluk ürünler hem market bütçemiz için masraflı hem de doğa için zararlıdır. Alabileceğiniz en büyük boy pakette ya da toptan şekilde alıp daha küçük kutulara bölün. Örneğin doğal/organik cin mısırını toptan şekilde satın alıp daha küçük paketlerde kendi sağlıklı patlamış mısırlarınızı hazırlayabilirsiniz. Tek kişilik bardak yoğurtlar almak yerine büyük kaplarda satın alıp günlük kullanacağınız porsiyonlar için yeniden kullanılabilir saklama kaplarına bölün.

Banyoda Sıfır-Atık
Hadi yüzleşelim: Banyodaki tek kullanımlık olan -kullanılmış diş ipleri, hijyen ürünleri, peçeteler ve tuvalet kağıtları- basit bir şekilde yeniden kullanılamaz, geri dönüştürülemez ya da başka bir amaç için kullanılamaz. Öte yandan sıfır-atıkçılar kendine güveniyor: Biraz ihtiyatlı davranarak  banyonuz minimum atıklı, çevre dostu bir hale dönüşebilir.

Geri Dönüştürülebilir Kağıt Ürünleri: Tuvalet kağıdı ve yüz için kullanılan peçetelere gelince, kullanabileceğiniz en iyi seçenek minimum %50si atıktan üretilmiş %100 geri dönüştürülebilir olanlardır. Ağartılmamış ve geri dönüştürülebilir ambalaja sahip olanlara bakmalısınız.



Plastik Ambalaj Atığınızı Azaltın: Şampuanlar, saç kremleri, yüz jelleri, vücut jelleri, ağız çalkalama sularının kutuları ile banyo büyük bir plastik atıklar kaynağıdır. Toptan ya da geri dönüştürülebilir ambalaja sahip ürün seçimi konusunda düşünerek bunu azaltın. Örneğin, büyük plastik şişelerden satılan şampuanlardansa saç sabunları daha çevre dostu bir seçenek olan küçük karton ya da kağıt kutularda paketlenir. Ayrıca doğal, toksin içermeyen ev yapımı şampuan, deodorant, banyo tuzları, diş macunu, sıvı el sabunu yaparak da hem maddi açıdan tasarruf ederken hem de ambalaj ve kutu atıklarınızı büyük oranda azaltabilirsiniz.

Geri Dönüştürülebilir Olanları Seçin: Ambalaj atığını azaltmanın yolları hakkında yaratıcı bir şekilde düşünmek gerekir: Doğal şampuanların, saç kremlerinin, diş macunlarının, diş fırçalarının, güzellik kişisel bakım ürünlerinin büyük bir kısmı geri dönüştürülebilir ambalaja sahiptir, satın alırken de bunlara dikkat etmek gerekir.


(makeandtakes.com)

Doğal Oda/Araç Parfümleri Yapın: Spreyli ya da fişe takılabilir parfümler evinizin iç mekan havasını kirletir ve atık sahalarını tıkar. Kendi oda spreyinizi yapmak basittir: Bir cam sprey şişesinin içerisine sevdiğiniz esansiyel yağdan 10-20 damla damlatın. Su ile doldurun ve kuvvetlice çalkalayın. Kokuları bastıran, antibakteriyel parfümler genellikle lavanta, limon, çay çiçeği, nane ve okaliptüs içerir. Kokusu devamlı olan parfümleri tercih ediyorsanız esans yağını jojoba yağı ya da zeytin yağı gibi taşıyıcı bir yağ ile karıştırarak kamışlı oda parfümü yapabilirsiniz. Bunu ağzı dar bir vazo ya da kavanoza koyup içine birkaç tane parfüm kamışları (reed diffuser stick) ya da bambu çubukları yerleştirebilirsiniz. Birkaç günde bir kokuyu tazelemek için çubukları ters çevirin. Doğal esansiyel yağlarından yapılmış oda spreyleri de satın alabilirsiniz.





Doğru İlaç İmhası: Su yollarımızdaki çevresel kirlilikten kaçınmak için, son kullanma tarihi geçmiş ya da istemediğimiz, reçeteli ya da reçetesiz ilaçlarımızı tuvalete ya da kanalizasyona ya da çöpe atmamamız önemlidir. Çoğu topluluk bunlar için geri-alım programlarını önerir, bulunduğunuz civardaki eczanelerden bu konuda bilgi isteyebilirsiniz. Eğer bu da mümkün değilse EPA’nın evsel imha yöntemlerini takip etmelisiniz.
  1.  İlaçlarınızı orijinal kabından çıkarın.
  2. Bu ilaçları evdeki istenmeyen/atılacak–örneğin kedi kumu ya da öğütülmüş kahve gibi- maddelerle karıştırın.
  3. Karışımı tek kullanımlık boş bir margarin kutusu gibi kapaklı bir kaba koyun.
  4. Boş ilaç kutusunun üzerinde yazan kişisel bir bilgi varsa bunu karalayın ya da etiketi üzerinden çıkarın.
  5. İlaç karışımını içeren kapaklı kap ve kutusu artık çöpte yerini alabilir.

Sıfır-Atık Yeşil Temizlik
Temizlik ürünleri genellikle büyük ve hacimli plastik kutularda paketlenir. Bunun yerine temizlik rutininizdeki atık sahasına gidecek çöp miktarınızı azaltmak için bu 3 kolay ipucunu dikkate kullanabilirsiniz. Bunu yaparken olası tehlikeli kimyasallardan kaçının.
1. Çok Amaçlı Temizleyici: İşte kolay, çok amaçlı bir temizleyici: Bir sprey kutusuna yarım bardak
 sirke ve 1 bardak su koyup 10-20 damla çay ağacı, lavanta, limon ya da okaliptüs yağı ekleyin. Kullanmadan önce iyice çalkalayın.
2. Ev Yapımı Ağartıcı: Ticari çamaşır sularını ve ambalajlarını bu lavabo, tezgahlar için etkili ve basit tarifle azaltabilirsiniz: Yarım bardak maden suyu ve yarım bardak deniz tuzunu paslanmaz çelik ya da seramik bir kabın içinde iyice karıştırın. Ekstra ağartma gücü için, 1-2 yemek kaşığı limon suyu ekleyin.
3. Sıfır-atık Temizlik Bezleri: Eski tişört, havlu ya da çoraplardan yapılmış temizleme bezleri ile hem paranızı hem de dünyayı kurtarın.

Sıfır Atık Çamaşırhane
Deterjan: Çamaşırhane gereçlerini 3,6 ya da 12 ayda bir satın almayı düşünün. Büyük-ebatlarda, doğal çamaşır sabunları çöp miktarını en aza indirirken ailenizin toksin maruziyetini azaltır. Geri dönüştürülmüş, geri dönüştürülebilir ya da kompostlanabilir kaplar ya da daha az ambalaj gerektiren süper konsantre toksik olmayan çamaşır sabunları kullanabilirsiniz ya da internetten araştırarak evde kendi çamaşır sabununuzu yapabilirsiniz.

Kurutucu Kağıtlar: Eski, temiz, pamuklu havlularınızı ya da diğer bezleri küçük şeritler halinde keserek kendi kurutucu yapraklarınızı yapabilirsiniz. 10 ya da daha fazla damla lavanta vb. yağ ile güzel kokmasını sağlayın. (Türkiye’de bu ürün yaygın değildir ancak çamaşır kurutucusunun içine ıslak çamaşırlar ile atılan, kurutucunun içinden gecen sıcak hava ile hem içindeki kokuyu çamaşırlara geçiren hem de yumuşatıcı etkisi yapan kağıttan yapraklardır.)

Kompostlama Seçenekleri: Yiyecek atıkları ve dahasını biriktirebileceğiniz bir tezgah üstü çöp kutusu bulundurun(seramik ya da bambu kompost kutuları idealdir). Kutu dolduğu zaman dış mekandaki daha büyük kompost kutusuna aktarın. Bir başka çözüm de yiyecek atıklarını -belediyenin kompost merkezlerine gönderilebilecek olan- kompostlanabilir çöp poşetlerine koymaktır.
Bir başka yaklaşım da kırmızı kıvrımlı solucanların çabuk bir şekilde organik maddeleri kullanılabilir komposta dönüştürdüğü “solucan kompostu”dur. Bu temiz, basit ve verimli sistemler dış mekanda kompost bidonu için yer bulamayanlar için kullanışlıdır.

Mutlaka Bilinmesi Gereken Ana Bilgiler:
(EPA – Kompostlanabilir Atıklar)
  •         Meyve ve sebzeler
  •         Yumurta kabukları
  •         Kahve çekirdekleri ve filtreleri
  •         Sallama çaylar
  •         Fındık kabukları
  •         Parçalanmış gazete kağıtları
  •         Karton
  •         Kağıt
  •          Bahçe atıkları
  •         Çimen kırpıntıları
  •         Ev bitkileri
  •         Saman ve sazlıklar
  •         Yapraklar
  •         Talaş
  •          Ağaç kabuğu parçaları
  •         Pamuk ve yün artıkları
  •          Kurutucu ve elektrikli süpürge atıkları
  •         Saçlar
  •         Şömine külleri

(EPA – Kompostlanamayan Atıklar)
  • Kara ceviz ağacı yaprakları ve parçaları
(Bitkilere zararlı maddeler salgılayabilirler)
  • Kömür ve kömür külü
(Bitkilere zararlı maddeler içerebilirler)
  • Günlük ürünler (tereyağı, süt, ekşi krema, yoğurt)
  • Yağlar, hayvansal yağlar, kuyruk yağları
  • Et, balık kemik ve artıkları
(Koku problemlerine yol açar ve sinek ve haşereleri kendine çeker)
  • Hastalıklı ve böceklenmiş bitkiler
  • Ev hayvanları atıkları (kedi, köpek dışkısı, kirli kedi kumu)
(İnsanlara zararlı olan parazit, bakteri, mikrop, patojen ve virüsleri içerir.)
  • Kimyasal pestisitlere maruz kalmış bahçe atıkları

(Yararlı kompost organizmalarını öldürebilir)


Yemek Yağları: Tıkanmalara sebep oldukları ve atıksuların arıtımını zorlaştırdığı için kullanılmış yemek yağlarımızı gidere dökmemeliyiz ve kompostlama için de kullanamayız. Bu atıkları gelip almaları ilgili belediyelerle iletişim haline geçebiliriz.

Kentsel Kompostlama Çalışmaları: Evinizde kompostlama yapma imkanınız yoksa belediyenizin bununla ilgili bir programı olup olmadığını kontrol edebilir, ücretsiz kompost kutu talebinde bulunabilirsiniz.

Sıfır-atık hedefinin bir parçası olarak San Fransisco, 2020 yılı itibariyle geri dönüşüm ve kompostlama programlarının uygulanmasını yasal olarak zorunlu hale getirdi. Yaşadığınız yer ile ilgili bu tür program ve faaliyetlerin olup olmadığını araştırabilirsiniz.

Bağışlayabildiğiniz Her şeyi Bağışlayın!

Yeni yılın başlangıcı toparlamak ve sahip olduğumuz eşyaları azaltmak için güzel bir zamanlama. Mutfak ve banyolar evlerimizin en büyük atık kaynağı olsa da eskimiş ya da miadını doldurmuş elektronik aletler, giyilmeyen kıyafetler, eski spor aletleri ve dahası gibi atıklarla da mücadele etmemiz gerekir. Tüm bunları ihtiyacı olan yeni sahiplerine ya da yardım derneklerine gönderebilir ya da internet üzerinden ücretsiz değişim programlarıyla başkalarına hediye edebilirsiniz (Bu konuda belediyelerin belli semtlere kurdukları kıyafet kumbaraları ya da çaadırlarından da yararlanabilirsiniz.)
(bitarafhaber.com)

Kaynak: http://www.motherearthliving.com /  (1)
EPA (2)
TR Çeviri: dunyaninyesili.blogspot.com
Devamını Oku »

24 Ocak 2017 Salı

KISA ÖMÜRLÜ SERA GAZLARI YÜZYILLIK DENİZ SEVİYESİ YÜKSELMELERİNE SEBEP OLUYOR!

Ulusal Bilimler Akademisi Tutanakları’nda bu hafta yayınlanan bir bildiriye göre araştırmacılar, -atmosferde 1 ila birkaç on yıl arası yerini koruyan kısa ömürlü bileşenlerden kaynaklanan- metan, kloroflorokarbonlar gibi sera gazlarının kirlilik atmosferden temizlendikten sonra yüzlerce yıllık deniz seviyesi yükselmelerine sebep olabileceğini söylüyor.
 
(cr: Fotolia)
Simon Fraser Üniversitesi ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde yapılan yeni bir araştırmaya göre, Dünya’nın sera gazlarını atmosfere salmayı tamamen durdurduğu bir gün gelse bile, kıyı bölgeleri ve ada ülkeleri, yüzyıllar sonra bile deniz seviyesi yükselmelerine maruz kalmaya devam edecek.

“Deniz seviyesinin biraz üzerinde olan Tuvalu gibi ülkeleri düşünecek olursanız, merak edilen soru bu ülkeler kötü sona gelmeden önce ne kadar emisyon yayılabileceğidir. Hemen yarın tüm emisyonları salmayı bıraksak/durdursak bile, çoktan kötü kaderleri çizildi mi?” diyor Massachusetts teknoloji Enstitüsü’nde Atmsferik Kimya ve İklim Bilimi profesörü, yardımcı yazar Susan Solomon. “İklim değişikliğinin ne zaman son bulacağını ve deniz seviyesinin daha ne kadar yükseleceğini anlamak için de bunlar ayrı bir nedendir.”

Kısa Süre Kalıp, Uzun Süreli Etki

Solomon’un çalışması da dahil birçok grup tarafından yapılan güncel çalışmalar gösteriyor ki; karbon dioksitin insan-kaynaklı olan emisyonları tamamen durdurulsa dahi, onlarla ilişkili olan atmosferik ısınma ve deniz seviyesi yükselmesi 1000 yıldan fazla daha devam edecek. –Temelde insanların zaman ölçeği üzerinde geri döndürülemez olan- bu etkiler, karbondioksitin alıkonma süresinden dolayıdır: Sera gazları baca ve borulardan salındıktan sonra yüzyıllar boyunca atmosferde kalabiliyor.
Karbon dioksitin tersine metan, kloroflorokarbonlar gibi diğer sera gazları çok daha kısa yaşam süresine sahiptirler. Bununla birlikte, yapılan önceki çalışmalar bunların deniz seviyesi yükselmesi üzerindeki uzun-süreli etkilerinin ne olduğunu tam olarak belirleyememiştir. Bu soruyu cevaplamak üzere Solomon ve arkadaşları on, yüz ve bin yıllar sonraki iklim değişikliklerini bulmak için -okyanus ve atmosfer dolaşımını temsil eden- EMIC(orta karmaşıklıkta topraklama sistemi) modelini kullanarak bir dizi iklim senaryoları geliştirmişler.

Bu model ile takım, -karbon dioksit, metan, kloflorakarbonlar ve hidroflorokarbonların insan-kaynaklı emisyonlarına karşılık olarak- ortalama küresel sıcaklık ve deniz seviyesi yükselmesini hesaplamıştır.

Araştırmacıların karbon dioksitle ilgili tahminleri diğerlerinin tahminleri ile örtüşmüş ve göstermiştir ki; Dünya 2050 yılından itibaren karbon dioksit salgılamayı durdursa dahi, gazın % 50’sinden fazlası sonraki 750 yıl daha atmosferde kalacaktır. Karbon dioksit emisyonla salınımları son bulduktan sonra bile deniz seviyesi artmaya devam edecektir.

Solomon’a göre bunun sebebi “okyanus durgunluğu”ndan kaynaklanıyor: Dünya, -karbondioksit daih- sera gazlarından dolayı ısındıkça sular da ısınıp, yayılıyor ve deniz seviyelesinin artmasına sebep oluyor. Kısa-ömürlü fazlardan kaynaklanan ekstra okyanus ısınmasını gidererek sonuç olarak deniz seviyesini azaltmak, son derece yavaş bir prosestir.

“Isı okyanusa girdikçe, derinlere ve daha derinlere iner ve sürekli bir termal genleşme ortaya çıkar.” diye açıklıyor Solomon. “Sonra da atmosfere geri transfer edilmek zorunda kalır ve serinlemesi için bu ısının uzaya geri ihraç edilmesi gerekir ve bu da yüzyıllar süren çok yavaş bir prosestir.

ENGELLEMEK

Bir iklim modelleme senaryosunda, araştırmacılar -Dünya’nın şu anki seviyede emisyon salgılamaya devam edeceği varsayımı ile 2050, 2100 ve 2150 yıllarında- deniz seviyesinin çeşitli metan emisyon senaryolarına cevaplarını değerlendirmişlerdir.

Üç ayrı senaryoda, metan gazı atmosferden çabucak temizlenmiş ve onunla ilgili atmosferik ısınma benzer bir oranda azaltılmıştır. Bununla birlikte metan daha sonraki yüzyıllarca yıl deniz seviyesi yükselmesine katkıda bulunmaya devam etmiştir. Üstelik araştırmalarına göre, Dünya metan emisyonlarının azalmasını bekledikçe, denizler yüksek kalmaya daha uzun süre devam edecektir.

“Şaşırtıcı bir şekilde, 10 yıllık yaşam ömrüne sahip bir gaz, kalıcı deniz seviyesi değişimlerine sebep olabilmektedir,” diyor Solomon. “Bu yüzden yalnızca emisyon salgılamayı durdurarak her şeyi sanayileşme öncesi duruma getiremezsiniz. Bununla çok uzun bir süre yaşayacaksınız.”

Araştırmacılar analizlerinde bir umut ışığı da bulmuşlardır. Kirliliklerle ilgili geçmiş mevzuatların deniz seviyesi yükselmesi üzerine belirgin bir etkisi olup olmadığını merak ederek araştırmacılar belki de en başarılı global iyileştirme çabası olan -1989 yılında 197 ülke tarafından kabul edilmiş uluslar arası bir antlaşma- ve dünya çapında ozon tabakasını incelten bileşenlerin emisyonlarını etkili bir şekilde engelleyen Montreal Protokolü’ne odaklanmışlardır.

Cesaret verici bir şekilde, araştırmacılar Montreal Protokolü’nün -kloroflorokarbonlar gibi kirleticileri kullanımdan kaldırarak ozon tabakasını koruma üzerine dizayn edilmişken- aynı zamanda yükselen denizleri durdurmaya da yardım ettiğini bulmuşlardır. Montreal Protokolü onaylanmış olmasaydı ve ülkeler kloroflorokarbonları atmosfere salgılamaya devam etseydi, 2050 yılı itibariyle Dünya 6 inç (=15,24 cm) fazladan deniz seviyesi yükselmesine maruz kalmış olacaktı.

Böylesine bir fark oldukça dikkate değer,” diyor Solomon ve ekliyor; “Bu, Montreal Protokolü’nün neden dünya için yapılmış oldukça iyi bir şey olduğunun bir diğer muazzam göstergesidir.”
Bildirilerinin sonunda araştırmacılar küresel ısınmayı durdurmak için yapılan çabaların yükselmiş denizleri çabucak tersine çevirmesinin beklenmemesini ve deniz seviyesi yükselmesinin uzun-dönemli etkilerinin ciddi bir şekilde düşünülmesi gerektiğine dikkat çekmiştir: “Bu çalışmanın ana politikası, deniz seviyesi yükselmelerinin kalıcı doğasının önceden yapılan azaltma çabalarının önemini arttırdığıdır.”


Kaynak: Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
Yazının orijinali için tıklayınız: https://www.sciencedaily.com/releases/2017/01/170109190325.htm

Türkçe Çeviri: http://dunyaninyesili.blogspot.com.tr/
Devamını Oku »

21 Aralık 2016 Çarşamba

DAHA AZ NEFES AL...YA DA ARAÇLARI YASAKLA... ŞEHİRLERİN HAVA KİRLİLİĞİNE BÜYÜK ÖLÇÜDE FARKLI CEVAPLARI


Son zamanlarda yoğun kirli hava kütlesi ortaya çıktığı zaman, Parislilere ücretsiz toplu taşıma sunulurken Londralılar egzersizden kaçınmaları gerektiği tavsiyesini aldı. Peki en iyi çözüm hangisi?

Bu aralık ayında yüksek kirlilik oranlarının görüldüğü sisli Londra'dan bir görüntü. Fotoğraf: The Shard/PA)
Geçtiğimiz hafta Londra üzerini kalın bir kirli hava bulutu kaplayınca, uzmanlar sağlık problemleri olanları uyardı. Londralılara verilen tavsiye özetle şundan ibaret: "Daha az nefes alın."

Öte yandan Paris de aynı zaman dilimi içinde benzer bir kirliliğe -son on yılın en kötü hava kirliliği-maruz kalmasıyla birlikte yetkililer toplu taşıma ücretlerinden feragat ederek ve trafikteki araç sayısına sınırlama getirerek ve alternatif olarak tek ve çift sayılı araç plakalarına yasak getirerek harekete geçtiler. 
Aynı zamanda Paris belediye başkanı Anne Hidalgo, 2025 yılı itibariyle tüm dizel araçları yoldan çekileceği ile ilgili planları duyurma konusunda Madrid, Atina ve Meksiko'lu yetkililere katıldı. Dizel, petrole göre çok daha fazla miktarda tehlikeli nitrojen dioksit ve küçük kirletici partiküller salan, yüksek oranda kirletici bir maddedir ve kanserden kalp krizine kadar birçok hastalığa sebep olabilir.
Yol açtığı sağlık sorunlarına rağmen Britanya dahil olmak üzere Avrupa genelinde hükümetler, petrole göre daha az karbon dioksit ürettiği varsayımına dayanarak sürücülere dizel kullanımını özendiren vergi teşvikleri sunmaktadır.
Dizel karşıtı doktorlar hem merkezi hükümetin hem Londra belediye başkanı Sadiq Khan'ın Büyük Britanya'nın sağlığını korumak için bir an önce harekete geçmesi gerektiğini söylüyor. 
"Eğer ciğerlere etkin bir şekilde bir toksik madde gönderen bir şey dizayn edecekseniz, dizel kurum partiküllerinden daha iyi yapamazsınız." diyor Londra'nın Queen Mary Üniversite'sinde kirliliğin çocuklar üzerine etkisini araştıran profesör ve Royal Londra Hastane'sinden pediatri uzmanı Jonathan Grigg.  "Mümkün olduğunca çabuk bir şekilde kirletici ve toksik dizeli yollarımızdan çekmemiz gerekmektedir."
(2008'de Alman yetkililer Berlin, Hannover ve Köln'de sıkı emisyon mutlak emisyon alanları kurdu. Fotoğraf: Sean Gallup/Getty Images )

Geçtiğimiz hafta Khan, otobüs duraklarında, metro duraklarında ve yol kenarlarında hava kalitesi uyarılarıyla ilgili yeni bir sistem sundu. Londra Hava Kalitesi Şebekesi, kalp ve akciğer sorunları olan hassas insanların sınırlayıcı aktiviteyi de göz önüne alması gerektiğini söyledi.

Belediye başkanı da, kirliliği azaltmak için sağlanan fonun iki katına çıkarıldığını duyurdu. 2017'den itibaren -Çok Düşük Emisyonlu Alanın genişlemesi ve hızlanması için- Londra şehir merkezine giren dizel araçlar için ücretlendirme yapmak, ağır vasıtalar için daha sıkı standartlar getirmek ve otobüslerin daha çevre-dostu hale getirilmesi gibi önlemler almayı düşünüyor. Fakat o, bu yasakları getirmek için gerekli yasal otoriteye sahip olmadığından hükümetin acil eylem planı için harekete geçmesini istiyor.
Dünya genelinde şehirler Londra ile benzer sorunlarla yüzleşiyor. Bazıları diğerlerine göre daha sert oluyor, fakat genel olarak tecrübeleri gösteriyor ki hava kalitesini geliştirmek için atılan uygun adımlar işe yarıyor ve hayat kurtarıyor.
Berlin, çoğunlukla Batı Avrupa ile ilgili dizel felaketi hikayesi için dikkate değer bir istisna... Berlin, otobüslere ve çöp kamyonlarına kirlilik filtreleri kurarak kendi filolarını temizliyor, ağır yük kamyonlarına sıkı kurallar uyguluyor. Mutlak emisyon bölgelerine eski dizel araçların girişine izin verilmiyor ve zaten Almanya'nın en düşük araç kullanımına sahipken Berlin'deki araç kullanım oranı son yıllarda da oldukça düştü. Toplu taşıma ve iki-saatlik paso 2,25£ (8,23 TL) fiyatlandırma ile kullanımı kolay ve verimli.
Sonuç olarak, -eski ulaşım bakanı ve hükümet danışmanı ve federal çevre koruma örgütüne ve savunma gruplarına hizmet eden Axel Friedrich'in dediğine göre- en küçük ve en tehlikeli partiküllerin seviyesi yalnızca 3 yıl içerisinde %70 oranında azaldı.

(Aralık ayında New Delhi, tehlikeli bir şekilde kirletilmiş havaya maruz kaldı./Fotoğraf:Rajat Gupta/EPA)
Kraków, Avrupa'nın en kirli ülkelerinden biri olan Polonya'nın en kötü havasına sahip. Her kış, şehrin sakinleri evlerini sıcak tutmak için düşük teknolojili sobalarında kömür yakmaya başladıkları gibi bacalardan ağır duman süzülüyor ve şehri kaplıyor.
Uzun süren bir yasal mücadeleden sonra Eylül, 2019'da yürürlüğe girecek olan şehir "ev ısıtılmasında kömür yakmaya getirilen yasak" ile biraz ilerleme kaydetmiş durumda.
Meydana gelen değişikliklerin daha şimdiden her geçen yıl yüzlerce hayatı kurtardığına inanılıyor. Belediyeye bağlı Sürdürülebilirlik Ofisi'nin yöneticisi Mark Chambers'a göre bu, sera gazı emisyonlarını 2005'ten 2050'ye kadar %80 oranında azaltmayı amaçlayan New York'un hava kalitesi stratejisinin yalnızca bir parçası.
"Hava kalitesi, sistematik bir şekilde irdelemeniz gereken konulardan biridir" demiştir. "Kirliliğin tüm kaynaklarına bakarak ve onları irdeleme konusunda gerçekten düşünceli ve istekli olmak zorundasınız."
Amerikan otomobil kültürünün doruk noktasına ulaştığı şehir olan Los Angeles da havasını temizlemek için uğraş gösteriyor. Halen ülkenin en kötüsü durumunda olsa da bir zamanlar Los Angeles'lıların göğsünü sıkıştıran ve gözlerini sulandıran kirli hava kütleleri geride kaldı.

"Olağanüstü bir şekilde mesafe kaydettik, Los Angeles'taki dağları bile görebiliriz, burada büyüyen birçoğumuz için bu eskiden asla mümkün değildi." diyor Kaliforniya'nın Temiz Hava Koalisyonu başkanı Joe Lyou. O zamanlar, 1960 ve 70'lerde, en kötü günlerde "dışarı çıkamazdınız, nefes alamazdınız".
(1958 yılında Los Angeles alışılmış sisli günlerinden birinde. Fotoğraf: AP) 
Bu belirgin gelişim, Amerika'nın en sıkı hava kalitesi düzenlemelerinin bir sonucu... Denetçiler, içerdiği -siste payı olan- kimyasallardan dolayı yasaklanan boyalar için yapı marketlerinin raflarını dahi kontrol ediyor. Kirli dizel kamyonlarına eyalet çapında getirilen yasak ve 0 emisyonlu araçların kullanımına zorlanması da hikayenin büyük birer parçası...
Berbat havasının -Dünya Sağlık Örgütü'nün 2012'de 1 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açtığı yönünde açıklama yaptığı- Çin bile bu krize göğüs germeye başladı. Beijing, hava özellikle kötüleştiği zamanlar araç sayısını azaltmak için plaka sınırlaması getirdi ve en eski ve en kirletici araçları yollardan çekmek için planlar yapmaya koyuldu. Daha da önemlisi, hükümet rüzgar ve güneş enerjisine milyarlarca dolar yatırım yaparak halkın öfkesini kontrol altına aldı ve yenilenebilir enerjide dünyanın en büyük yatırımcısı haline geldi. Yetkililer Çin'in şehirlerinde yaşayanların sağlığı ve gezegen için büyük yankı uyandırarak kömür yakıtlı elektrik santrallerinin planlarını bile iptal etmeye başladı. 
Belki çok daha kötü havası ile Hindistan bu konuda daha az girişken...Başbakan Narendra Modi'nin hükümeti, kirliliğin çok daha kötüye gitmesine izin verdikleri için kendisinden önce başa gelen partileri suçluyor. 
Bilim ve Çevre Merkezi'ne göre geçtiğimiz ay Delhi'nin 20 milyon insanı, son 17 yılın en kötü kirli hava kütlesine maruz kaldı. Yetkililer kömür yakıtlı enerji santrallerinin kepenkleri geçici olarak (!) indirdi, tüm inşaat ve yıkım çalışmalarını durdurdu ve birçok dizel güç jeneratörlerini kapattı.  
Delhi'nin sorunu kabullenmeye başladığına işaret olarak, -bir çözüm yolu olmasa da- partikül seviyeleri önerilen maksimum değerin 28 katını aştığı için yetkililer 1800 okulu 3 günlüğüne kapattı. 
(Hindistan. Fotoğraf: Getty Images)

İran'ın başkenti Tahran da yetkililer ağır sis kütlesinin 23 gün içerisinde 412 kişinin ölümüne yol açtığı açıklamasını yapınca aynı önlemleri aldı. Gerçekte İran Dünya Sağlık Örgütü'nün "PM2.5 yönünden en kirlenmiş şehirler" listesinin başındaki Zabul'a ev sahipliği yapıyor.  
Havanın sizi hasta etmediği bir şehirde yaşamak nasıl hissettirir? "Güzel" diye cevap veriyor Berlinli Friedrich bir kahkahayla, mahallesinin güney-batının en temiz yerlerinden biri olduğunu ekleyerek... "Benim hava kalitem kırsal bölgelerdeki gibi."

TR Çeviri: dunyaninyesili.blogspot.com
Devamını Oku »